Binlerce yıllık bir tedavi yöntemi olan akupunktur, günümüze kadar gelebilmeyi başarmıştır. Ve son 20-30 yılda birçok gelişmiş ülkede popiler olmayı başarmıştır.Bildiğimiz tıbbi tedavilere dirençli birçok hastalıkta iyileşme sağlaması, etkili olması, yan etkilerinin olmaması, kolay uygulanabilir olması ve en önemlisi etkili olması nedenleri ile günümüzde önemli bir yer edinmiştir.
İğnelemenin etkileri vardır. İğnelemenin olduğu yerde hafif bir ağrı olabilir. Ayrıca, Çince Qi (çi) olarak adlandırılan özel bir duyu hissetme olanağı vardır. Qi hissini hastalar, uyuşukluk, hafif acı, ağırlık, gerginlik, ya da elektriklenme şeklindeki hisselin toplamı olarak tanımlarlar.Akupunkturun diğer etkileri ise ;
Analitik Etki : En çok bilinen ve en çok kullanılan etkilerden biridir. Baş ağrıları, bel ağrıları, romatizmal ağrılar ve bunun benzeri ağrılarda bazı spesifik noktalar kullanılarak ağrı kesici etkiler sağlanır.
Ağrı kesici konusunda en geçerli olan nörolojik açıklama, 1965 yılında R. Melzack ve P. D. Wall adlı bilim adamları tarafından öne sürülen ‘Gate Control Theory’ yani Kapı Kontrol Teorisi’dir.Bu teoriye göre, bizim ağrıyı hissetmemizi, Merkezi Sinir Sistemi içindeki fonksiyonel kapı ve kapılar tarafından kontrol edilmektedir. Genelde bu kapı sonuna kadar açık olup, ağrı uyaranları kolaylıkla hissedilebilir. Fakat akupunktur tedavisi uygulandığında, iğnelenen bölgeden ikinci bir uyarı yani impuls akımı oluşur. Ağrılı uyaranlara ağrısız uyaranların oluşturduğu kapıda ki duyu karşılığı, bu kapının kapanmasına neden olur ve ağrının hissedilmesini engeller.
Başka bir teori ise ‘Endorfin Sekresyon Teorisi’dir (B.Pomeranz, 1976). Endorfin, vücudun kendinde bulunan ve kendisinin ürettiği çok fazla etkili olan ağrı kesici bir maddedir. Endorfinler, sadece akupunktur analjesine yol açmazlar, aynı zamanda kronik ağrılı sendromları ve diğer fizyolojik dengesizlikleri de düzeltirler. Terrinius Upsala adındaki araştırıcı, kronik olarak ağrısı bulunan hastalarda, endorfin seviyesinin çok düşük olduğunu göstermiştir. Akupunktur sayesinde bu düşük olan endorfin seviyesi yükseltilir.
Ülkemizde akupunktur, 1991 yılında Sağlık Bakanlığı’nın Resmi Gazetede yayınladığı bir yönetmelik ile ; Akupunkturun, tıbbın bilimsel bir dalı olduğunu kabul edip ‘Akupunktur Bilim Komisyonu’ kurduğunu açıklamıştır.